HOŞGELDİNİZ...

BU SİTEDE EKOSİSTEMLER HAKKINDA BİLGİ VERİLMİŞTİR.GERÇEKTEN YARARLI BİR SİTE :)

6 Şubat 2009 Cuma



http://www.GlitterMaker.com/ - Glitter Graphics

EKOSİSTEMİN BOZULMALARININ NEDENLERİNDEN BAZILARI







Doğal afetler ekosistemin bozulmasına neden olabilir.Akarsu ve rüzgarların etkisiyle toprak bir yerden başka bir yere taşınabilir.Bitki örtüsünün yetersiz olduğu yerlerde toprağın büyük bir bölü-mü erozyon sonucunda yok olabilir.Yanardağların faaliyete geçmesiyle çevreye dağılan lavlar doğal yapıyı bozabilir.büyük depremlerden sonra karaların bir bölümü sular altında kalabilir.Doğal afetler sırasında ekosistemdeki bozulma hem kısa süreli hem de etkisi büyük olur.Tıpkı yanardağlar gibi depremler,yer kayması,seller,kasırgalar, uzun süren kuraklıklar da ekosis-temlerin bozulmasına neden olur.
1)Sürekli Ama Yavaş Yavaş Olan Hareketler:
Ana karaların, yarımadaların hareketleri bu tür hareketlerdir.Örneğin;İstanbul boğazının sonradan oluşmuş olması,İskandinavya’nın güney kıyılarının alçalması,Venedik’in gün gün sulara gömülmesi,Sivas’ın İstanbul’a çok az da olsa yaklaşması,Güney Afrika ve Güney Amerika’nın birleşikken yılda 30 cm kadar birbirinden uzaklaş-ması.DAĞLARIN OLUŞUMU Yer kabuğunun hareketleri ve mağmanın etkileriyle dağlar oluşmuştur.Mağma üzerinde yüzen dev kara parçaları ateş küredeki parçalara çarparak And Dğları gi-bi sıra dağları oluşturur.
KIVRIMLAR
Dünya derinliklerinden gelen basınçlar tortul tabakada kıvrılmadan başka kırılmalara da neden olur.Faylar oluşur.Zamanla dağların tepeleri aşınır.Rüzgâ r, yağmur buz aşınmaya, parçalanmaya neden olur.Mağma yer kabuğunu eritir ve dışarıya çıkar, soğur.Dağlar oluşur.Mağma çatlaklardan da dışarı sızarak yanar dağları oluşturabilir.Bir kaç bin yanar dağdan 3/4ü sönmüştür.400 kadarı sönmemiştir.Denizlerin diplerinde yeni yanar dağlar oluşmaktadır (50 deniz yanar-dağı).Fuji – Yama, Krakatoa, Vezüv, Asama yanar dağları yanında ülkemizdeki Erciyes dağını örnek verebiliriz.Toroslar, Alpler, Himalayalar, Andlar genç dağlardır.Appaşlar, Urallı yaşlı dağlardır.Dünya’nın en uzun çöküntüsü (Graben) Hatay’dan başlar.Güney Afrika’ya kadar uza-nır.(5000 km)Bu faylar yavaş hareket ederler.Depremler görülür.
2)Depremler:
Yer kabuğu kırıklarında birdenbire görülen salınım, titreşim hareketlerine deprem denir.Ülkemiz deprem kuşağı üzerindedir.Yanar dağlar, göçmeler, iç kuvvetler depremlere neden olabilir.Deprem, odağı yada merkezinde şiddetlidir.Deprem Richter ölçeğine göre zayıf ya da şid-detli diye adlandırılır.En düşük ve en yüksek değerler ‘0 – 9’ dur.Erzincan depremi 1939 da olmuş ve istasyon binası dışında hemen hemen bütün binalar yıkılmış 32000 kadar insanımız ölmüştür.Depremler şu zararlara neden olurlar:Canlılar ölür.Binalar ve köprüler yıkılır.Yollar çöker.Yeni dağlar oluşabilir.Su kaynakları oluşurken kaybolabilirler.Barajlar yıkılır.Sel baskınları görülebilir.Yangınlar çıkabilir.



EKOSİSTEMLER NEDEN DEĞİŞİYOR VE BOZULUYOR?


Bir ekosistemde meydana gelen değişmeler ve bozulmalar ekosistemde yaşayan canlıları da etkiler.Bazı yerlerde önceden yaşamış bitki ve hayvan çeşitlerinin zamanla azalması yada yok olması eko sistemdeki bozulmalardan kaynaklanır.Ekosistemler ya doğal nedenlerle yada insanların etkisi ile bozulur.Ekosistemlerdeki değişikliklerin gerçekleşmesi ortalama günler,haftalar,yıllar hat-ta yüzyıllar alabilir.Otların yetiştiği boş bir alanda birkaç yıl sonra çalıları görebilirsiniz.uzun yıllar sonra çalılar yerine ağaçları da bulabilirsiniz.Bir ortamın değişmesi ve canlı gruplarının yerini başka canlıların alması ardıllık olarak bilinir.Büyük ekosistemlerde ardıllık genellikle yavaş gelişen bir olaydır.Oysa ekosistemlerde bazen hızlı değişikliklerde gelişebilir.Depremler,volkan patlamaları,seller,yer kaymaları ekosistemlerin kısa sürede değişmesine ve bozulmasına neden olur.



EKOSİSTEMDEKİ BOZULMALARIN ÇEVREYE ETKİLERİ

Ekosistemdeki bozulma bir bütün olan çevrenin yapı ve işleyişini olumsuz etkiler. Bazı varlıkların azalması diğer bazı varlıkların azalmasına da neden olur. Madde döngülerinin gerçekleşmesi zorlaşır. Sonuçta doğadaki enerji tükenmeye doğru gider.
1. Dünya Coğrafyasının Değişmesi

Ekosistemin yapı ve işleyişini oluşturan iklim, toprak, hava, bitki hayvangibi faktörlerin olumsuz yönde değişmesi çevrenin ekolojik özelliklerini de değiştirir.— Uzun süren kuraklıklar sonucu bir ekosistemdeki bitki ve hayvan sayısı hızla azalır.— Suların kirlenmesi sonucu suya ışık girişi azalır, suyun hava oranı düşer.— Toprakta oluşan tahribat ve kirlenmeler önce bitkilerin sonrada diğer canlıların zamanla ölmesine neden olur.— Ormanların kesilmesi ve yanması çevrenin çölleşmesine ve sonrasında küresel ısınmaya etkide bulunur.
2. İklimin Değişmesi

İklim şartlarının değişmesi, ekosistemdeki canlı yaşam ve dağılışınıetkiler. İklimi değişen bir bölgede bazı canlılar göç ederken, bazı canlılar ölür veya şartlara uymaya çalışır. Ozon tabakasının incelmesi, ormanların azalması, havanın kirlenmesi, yağışların azalması, çölleşmenin başlaması bir bölgedeki iklimin ve coğrafik yapının değişmesine etkide bulunur.

3 .Su Kaynaklarının Azalması

Suların kirlenmesi ve kuruması sonucu çevredeki kullanılabilir su oranıazalır. Çevredeki su kaynaklarının azalmasına, yağışların düşmesine, tarımsal verimin düşmesine ve hidroelektrik santrallerdeki enerji üretiminin kısılmasına neden olur. Bu durum canlıların beslenmesini olumsuz olarak etkiler.Su oranı azalan topraklarda daha az sayıda bitki yaşar. Ortama uyan bazı hayvanlar bu topraklarda barınır. Kısacası çevre zamanla çölleşir. Doğal özelliklerini de zamanla kaybeder.
4 .Enerji Kıtlığının Başlaması

Madenlerin azalması sonucu termik santraller, su kaynaklarının azalmasısonucu hidroelektrik santralleri, petrolün azalması sonucunda ulaştırma araçlarının kullanım oran ve verimi azalır. Enerji kıtlığının başlaması durumunda insanların sosyal yaşamı felç olur.Besin zincirinin oluşumunu sağlayan enerji nakli gerçekleşemez. Ortamın biyolojik dengesi bozulur.
5 . Canlı Çeşitliliğinin Azalması

Ekosistemdeki fiziksel ve kimyasal şartların değişmesi canlıların yaşama,yayılış ve üremesini etkiler. Bozulan şartlara uyanlar yaşarken diğerleri yok olur. Çevredeki bitki sayısının azalması besin zincirindeki canlı tür ve sayısının azalmasına neden olur.Örneğin, ormanların yanma ve kesilmesi sonucu buralarda barınan tüketici canlıların büyük kısmı ölür.





EKOSİSTEMİN ÇEŞİTLERİ

Belirli bölgede bulunan ve birbiri ile dolaylı ya da dolaysız ilişkide olan canlılarla bu canlıların yer aldığı cansız çevre ekosistemi oluşturur. Doğada büyük ekosistemler ve bunların içerisinde de daha küçük ekosistemler bulunur. Tabiat farklı özellikte pek çok ekosistemin birleşmesinden oluşur. Kara ve su ekosistemi olmak üzere başlıca iki çeşit ekosistem bulunur. Kara ekosistemlerini çayırlar, çöller, mağara, step, tundra, ova, dağ gibi daha küçük olan ekosistem parçaları oluşturur. Su ekosistemlerini de okyanus, deniz, göl, ırmak, havuz, bataklık gibi ekosistem parçaları oluşturur. Çevredeki ekosistemlerin birleşmesiyle yeryüzünün doğal ortamı oluşmaktadır. Çevredeki her ekosistem çeşidinin kendisine has olan farklı fiziksel ve kimyasal özellikleri bulunur.



EKOSİSTEM EVRİMİ

Bir ekosistem, insana durağan gözükse bile, jeolojik ölçü içinde evrime uğrar. Nitekim, ılıman Avrupa’da, çıplak toprağa canlıların yerleşmesi, otsu bitkilerin öncü olarak yerleşmesiyle başladı. Sonradan bunun yerini, birbirini izleyen çeşitli bitki toplulukları aldı ve klimaks da denen son evrede ormanlar ortaya çıktı. Ekosistemlerin bu evrimi de bazı yasalarla yönetilir. Evrim süresinde ekosistemlerin karmaşıklığı giderek artar; türlerin sayısı çoğalır; canlı yığın büyür, genişler. Brüt üretkenlik canlının oranı azalır, brüt üretkenlik solunum oranı bire yaklaşır. Bunun sonucu olarak da net üretkenlik sıfıra yönelir. Klimaks evresindeki bir ekosistem kararlı bir durumdadır: canlı yığını artık büyümez.



EKOSİSTEMLERİN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ




Bir ekosistem biyosferin, bir bölümü ya da parçasıdır; büyüklüğü ya da genişliği çok değişik olabilir. Bir su birikintisi, bir buğday tarlası birer ekosistemdir. Fakat kurumuş bir ağaç kütüğü gibi son derece belirgin ve dar sınırlı öğeler de birer ekosistem parçası sayılabilir.
Ama kısıtlı ekosistemlerin genellikle zaman içinde sınırlı bir yaşamı vardır. Bu yüzden bunlar birer ekosistem parçası sayılır, sinüzit adıyla anılır. Bunun tam tersine Afrika savanaları ya da Avrupa’nın geniş yapraklı ormanları gibi, kimi ekosistemler çok geniş bölgeleri kaplar. İklimin denetimi altında bulunan kutuplardan ekvatora kadar az çok paralel bölgelere yayılan bu öğeler deformasyon (oluşum) veya biyom adıyla anılır. Bunlar, bir genel görünümün kendine özgü bir direy (fauna) ve bitey (flora) içeren karakteristik ana öğeleridir.
Boyutları ne olursa olsun, bir ekosistemin sınırları az çok belirgindir. Çoğunlukla birbirine komşu ekosistem arasında bir geçiş bölgesi (ekoton) vardır. Geçiş bölgesi, bir ormanın kıyı çizgisi gibi veya ekvator ormanından savanalara geçişte olduğu gibi yaygın bir bölge olabilir. Ekotonların belirgin özelliği, kendine özgü iklimi ve daha zengin direyidir. Bunun için, kıyı kuşu türlerinin sayısı kara ve açık deniz kuşlarınınkinden fazladır.(Çünkü kıyı kesimi, anakara ile okyanus arasında bir ekoton oluşturur.)Ekosistemlerin sınırlarının belirlenmesi, özellikle hayvan sayısı göz önünde bulundurulacak olursa, hiç de kolay değildir. Bu konuda birçok örnekleme ve istatistik verilerini değerlendirme yöntemleri bulunmuştur. Bu bakımdan, belli başlı hayvan türlerinin bolluğunu, dağılımını, yıllık çevrimlerini, sayılarının azalıp çoğalmasını, metabolizmalarını bilmek gerekir. Bu veriler ya yerinde ya da yetiştirme yoluyla elde edilebilir. Bu birinci aşama tamamlandıktan sonradır ki, ekosistemleri yapısını ve işleyişini incelemeye başlamak mümkün olabilir.




EKOSİSTEMİN TANIMI




Canlılarla (hayvanlar, bitkiler, mikroorganizmalar) içinde bulundukları maddi ortamı birleştiren fonksiyonel (işlevsel) bütün.Yeryüzünde canlı yaratıkların tümü, biyosfer denilen ince bir kabukta yaşar. Biyosferin belirgin özelliği onu oluşturan hayvan ve bitki türlerinin çok çeşitliliği ve yapısındaki düzensizliktir. Bu düzensizlik, canlı yaratıklarla fizik ortam öğelerinin eşitsizlik eşitsiz dağılımında açıkça görülür. Ama bu çeşitliliğe karşın, canlıların biyosferdeki yerleşimi bir kargaşa şeklinde değildir. 1935 yılında İngiliz botanikçisi Arthur C. Tansley’in ekosistem adına verdiği birimler halindedir.Belirli bir ortamda yaşayan canlıların tümüne biyosenoz, bunların barındıkları ortama da biyotop denir. Ekosistem bu ikisinin ilişkisi ortak tanımlanabilir; Biyotop + Biyosenoz = Ekosistem